Haber

Türkiye’de şiddetin nedenleri: af, ekonomik kriz, işsizlik

Türkiye, İstanbul Esenyurt’ta bir tekelci bayisine silahlı saldırıyı tartışırken, sokakta sürüklenen kadın, sağlık çalışanına şiddet, taksiye kurşun yağdırması, hatta köpeğin otomobille metrelerce sürüklenmesi gibi olaylar hızla gündeme geliyor. her gün şiddet sarmalının parçaları.

Peki cinayetlerin, artan saldırganlığın ve toplumsal şiddetin sebepleri neler? dokunulmazlık mı? af çıktı mı? Sosyolojik mi yoksa manevi sebepler mi? Artan şiddetin hukuki ve sosyo-psikolojik arka planını uzmanlarla konuştuk.

TOPLUMDA ‘SUÇLAR CEZASIZDIR’ ALGISI YERLEŞTİ

Artan toplumsal şiddetin nedenlerini sorduk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, affın toplumda yarattığı algıya dikkat çekiyor.

Kabahatlerin önlenmesi ve caydırılmasında temel kuralların olduğunu hatırlatan Adem Sözüer, “Suçları süratle aydınlatmak, failleri yakalamak, adil yargılamak ve kusurları oranında ceza vermek gerekiyor. Bu cezalar etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Böylece toplumda suçların karşılıksız kalmayacağına ve failin yanına kalmayacağına dair bir güven oluşur. Hukuka ve hukukun üstünlüğüne güvenmektir” dedi.

Sözüer, “Ara sıra çıkan ve eşitlik ilkesini de ihlal eden af ​​nedeniyle toplumda ‘suçlar cezasız kalır’ algısı yerleşiyor. Caydırıcı olan; orantılı ama katı bir ceza uygulanıyor” diyor.

“Ülkemizde gazeteciler ve siyasetçiler yaptıkları konuşmalardan dolayı haksız yere tutuklanıp cezalandırılırken; Sözüer, “Ekonomik çıkar amaçlı şiddet içeren suçlar ve organize suçlar sürekli olarak affedilmektedir” diyerek değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Kural ihlallerinin affedildiği, adil yargılanma hakkının ve yargı bağımsızlığının kağıt üzerinde kaldığı bir ülkede hukuk devleti aciz kalmıştır. Böyle bir durumda olan bir devlet, vatandaşlarının özgürlüklerini koruyamaz ve güvenliklerini sağlayamaz. Durum bu. Çözüm; Hukukun üstünlüğü ilkesinin gereklerini yılmadan yerine getirmek, her alanda etkin bir şekilde hukuka yönelmek.

‘KATİLLER’ ‘Namus Yalanı’ Nedeniyle ‘Katillere Öngörülmüştür’

Türk Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, son dönemde yaşanan cinayetleri ve artan saldırganlığın nedenlerini değerlendirerek, ‘Şiddet aslında uzun süredir ülkemizi ve toplumumuzu etkileyen bir durum’ diyor.

Yıldırım, “Hala hemen her gün kadına yönelik şiddet haberleri geliyor ama artık sıradanlaştı. İş yerinde özellikle sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberleri de öyle. Artık artan sokak şiddeti sorununun yanıtları tam burada saklı” diyor.

Ülkemizde artan şiddet eğiliminin tek bir nedeni ya da tek bir analizi olmadığını belirten Yıldırım, “Şiddeti kabul edilebilir gören, kendi olmayana yönelik öfkeyi meşrulaştıran bir kültür ortamında şiddet hızla büyüyor. Uzun bir süre şiddet uygulayan erkeklere mahkemeler tarafından haksız tahrik ve iyi hal indirimi uygulandı. Layık görülmek. Saldırganlar yerine saldırıya uğrayan kadınlar suçlandı. Katiller, “namus davasında yattığı” için prestij gördüler. Bu; Artan iç ve dış göç ve bunun yarattığı düzensiz kentsel yaşam, bütünleşmemiş kentsel doku ve ekonomik zorluklar da eklenince iş içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

‘YALNIZCA İNFAZI GERİ DİYEN DİLDİR’

İnsanların şiddeti olumsuz ve kabul edilemez görmelerini sağlayacak manevi, ahlaki ve toplumsal amaçlara ihtiyaç olduğuna işaret eden Yıldırım, “Bir tarafın uyguladığı şiddeti haklı görmeye başlayınca o sınırları muğlak ve çıkarcı hale getiriyorsunuz. ” ve ekler:

“Özellikle bu şiddet adalet kurumları tarafından yeterince dizginlenmez veya ödüllendirilmezse geometrik bir artış olacaktır. Faillerin prestiji, faillerin ve kolluk kuvvetlerinin isimlerle alaka düzeyi, şiddeti önleyecek toplumsal kodları sarsmaktadır. Çevreyi koruyan vatandaş kolluk kuvvetleri tarafından şiddete maruz kalıyorsa, devlet vatandaşı değil de kolluk kuvvetlerini haklı görüyorsa ‘haklı olan şiddet uygulayabilir’ algısı daha da güçleniyor. İnfaz geri gelsin demek gibi. Çünkü şiddeti normalleştiren bir dil, bir tavır bir biçimde yeşermeye başlarsa ve şiddeti sınırlayan toplumsal kodlar zedelenirse, ister istemez kontrolsüz bir biçimde yayılacaktır’.

‘ACİL VE KURUMSAL TEDBİRLER OLMADAN BAŞARILI GÜNLER BİZİ BEKLİYOR’

Yıldırım, artan şiddetin nedenlerine ilişkin sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Bu durumu daha da çarpıtan iki unsur, yurt dışından ülkemizin entegrasyon kapasitesinin üzerinde sayı ve hızda gelenler ve son dönemde kabahat çevrelerince af olarak nitelendirilen yeni infaz yasasıdır. Bu uçların kırıldığı yerde, yanlış örgütler kendi kurallarını sokağa hakim kıldığından herkes için güvensizlik başlar. Anlaşılmaz olan ve devletin kolaylaştırmaya çalıştığı silahlanma çılgınlığı bu şiddet eğiliminin hem nedeni hem de sonucudur. Maalesef acil ve kurumsal önlemler alınmazsa kötü günler bizi bekliyor.’

‘CEZAEVİNDEKİ KİŞİ SAYISINDA BAKIMDA AVRUPA’DA İKİNCİYİZ’

Türk Psikiyatri Derneği Onursal Meclis Üyesi ve Namuslu Tıbbi Psikiyatrist Prof. Doğanın” ve cezaevlerindeki kişi sayısına dikkat çekiyor:

“Ülkemiz cezaevindeki insan sayısı bakımından Avrupa’da Rusya Federasyonu’ndan sonra maalesef ikinci sırada yer alıyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün en son 31 Mart 2022’de güncellenen bilgilerine göre toplam tutuklu sayısı 314 bin 502. İddianamede olduğu gibi kabahatin her alanında değerli bir artış var. bileşik gemiler, bu nedenle.

‘Şiddet toplumda nasıl yayılır?’ Sorumuzu yanıtlayan Öncü, sosyal öğrenme teorisine atıfta bulunuyor ve sorunları şiddetle çözmeye çalışmanın öğrenildiğini belirtiyor. Öncü, “Düşük ve niteliksiz eğitim seviyesi, caydırıcı cezalar ve önleyici tedbirlerin olmaması, silahlara kolay erişim ve kalabalıklaşma gibi unsurlar bir araya geldiğinde maalesef bu durum kaçınılmaz olarak yaygınlaşıyor” diyor.

Bir psikiyatrist olarak Öncü, şiddetin toplumsallaşmasını şöyle yorumluyor:

“Şiddet davranışının birçok nedeni var ama şiddet davranışı riskini artıran faktörleri psikiyatri temel kitaplarında belirterek fikir verebilirim. Şiddet davranışı olasılığını artıran faktörler; erkek olmak, genç olmak, düşük eğitim düzeyi, yoksulluk, kalabalık içinde yaşamak, sosyal ve ahlaki davranış kuralları, cezanın özellikleri, tutuklanma olasılığı, ateşli silahlara erişim, alkol ve madde kullanımı, kişilik özellikleri, ayrımcılık, ekonomik eşitsizlik ve psikolojik bozukluklar.

‘EKONOMİK KRİZ, İŞSİZLİK, SÜREKLİ AKTARMALAR ŞİDDETİ ARTIRDI’

şiddetin yasallaştırılması; Şiddete uğrayanların ya da şiddete karşı çıkanların ötekileştirilmesine dayandığına ve bir amaç gösterdiğine işaret eden Öncü, sözlerini şöyle sonlandırıyor:

“Adaletin tecelli etmesi, uygun yasal yer ve iyi uygulamadan geçer. İnançlı ve demokratik bir ortam olmadan ve sıkıntının tüm boyutları bilimsel ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmeden şiddetle mücadele etmek zordur. Uygar toplumlarda kötü davranışlar, tutuklanma riski, cezalandırılma riski ve cezanın iyileştirici özellikleri için toplumsal ve ahlaki kurallar değerlidir. Yaşadığımız pandemi ve ekonomik kriz, işsizlik, kısmi aflar, silahlara kolay erişim vb. durumlar da şiddeti artırdı”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu